Depremlerin etkilediği Osmaniye Yenimahalle’de konutu yıkılan Melek Uçar da yaşadıkları mağduriyetleri anlattı. “Birinci sarsıntısı geçirdik. İkinci sarsıntıda aşağı indik. Mesken gitmiş. Geri çıkamadık eve” diyen Uçar ”Evden hiçbir şeylerini kurtaramadıklarını da söyleyen Uçar, Bir çatal kaşığımızı, bıçağımızı bile alamadık. Hepsi gitti. ‘Ağlamıyorum’ diyorum, ağlıyorum işte. Nerede bu devlet, nerede? Elimizden tutmadı bizim.” sözlerini kullandı.
‘Muhtaç olmasam alır mıyım?’
Kendilerine hiç çadır ulaşmadığını da belirten Uçar şunları söyledi:
”Her gün ağlıyorum, her gün. Hudut hastası oldum ben. Sinirlendim, titriyorum. Ne başbakan ne bu devlet ne millet ne belediye, kimse görmedi bizi. Bu türlü kaygıyla yaşıyoruz. Allah sen yardım et bize, diyoruz. Allah götürdü bizi. Ne edeceğiz, nasıl edeceğiz; bilmiyoruz. Bir kaşık yemek alıyoruz. Ona da laf ediyorlar. Muhtaç olmasam alır mıyım? Kabım kacağım olsa almam. Bir tabak yeniden almam.
Çadır, konteyner yok. Vermediler bize. Biz kendi uğraşımızla konteyner yaptık. Arsamda bir konteyner vardı. Onun içine girdik. Onun içinde 15- 20 kişi kaldık. Eltim, eltimin çocukları, kaynım, kaynımın çocukları, kardeşim, kardeşimin çocukları, torunum, oğlanlarım; hepimiz bunun içinde kaldık. Yatamadık. Hepimiz başımızı birbirimizin omzunun üstüne koyduk. Başımızı dizimizin üstüne koyduk. O denli yattık, o denli oturduk 2-3 gün üst üste.
Ondan sonra da eşim, konutun önüne bir tane çinkodan yer çevirdi. Onun içinde kalıyorlar. Artık de her biri bir yere gitti. Mesken arıyorlar. Şu an 6-7 bireyiz. Oğullarım var 3 tane. Mahkûm oğlum var. Bir tane üstüne mont alamadım. Oğlum diyor ki, ‘Anne bana bir mont almadın’. Hepsi enkazın altında kaldı. Daima eller verdi bunları. Hepsi gitti sırtlarımızın. Gitsin, sırtta değilim. Şu rezilliğimize yanıyorum. Su, ateş, yemek yok. Artık Allah razı olsun, veriyorlar yemek, alıyoruz.
‘Yatağımız yok, yemeğimiz yok, kabımız kacağımız yok’
Tuvalet de yok, banyo da yok, hiçbirisi yok. Gidip komşularda edebilirsek ediyoruz, edemezsek etmiyoruz. O denli duruyoruz. Tuvaleti işte geriye bir yer çevirdiler, çadırla. Onun içine gidiyoruz, gidebilirsek. Ben de bu türlü titriyorum. Tuvalet taşı, su yok. Düşüyorum içine. Kaç sefer düştüm öyle… Ne istemiyoruz, her şeyi istiyoruz. Yatağımız yok, yemeğimiz yok, kabımız kacağımız yok. Hepsi enkazın altında kaldı. Bize bir yardım ulaşmadı. O gün cami hocasına anlatmıştım bu türlü. TC’mi almıştı. Allah razı olsun bir koli o getirdi. Enkazı toplamadılar. O denli duruyor daha.
Kapıya bir ip germişler. İki tane kâğıt yapıştırmışlar, o duruyor. Bilmem AFAD’dan, bilmem kim gelecekmiş. Ben bilmiyorum ki. O gelecekmiş, gelmedi de yapmadı da. Her gün gidip görüp ağlıyorum, geliyorum geri. Hudut hastası oluyorum. Bir an önce kaldırsalardı bari. Muhtaç değildik, Allah’a şükür her şeyimiz vardı.”